‘Derin’ Ekolojiye Doğru: Ekolojinin Gelişimi ve Farklılaşmaları1
|
Özet Yirminci yüzyılın ikinci yarısı beraberinde gelişen ileri sanayileşme hamleleri ve gelişen hak arayışları yeni sorunları gündeme getirmektedir. İleri sanayi hamleler ile birlikte oluşan çevre sorunları, bu dönem ve sonrasında gelişen modern siyasi ideoloji ve yazınların konusunu oluşturacak ekolojizmi yaratmıştır. Yeni bir hak arayışının temelini oluşturan ekolojizm, zamanla kendi içerisinde farklılıklarını ve kimliklerini inşa etmiştir. Bu yapı temelinde yeni bir Makro-düşünsel yapıyı ortaya koyan eko-centrik bir Radikal Ekolojizmi gün yüzüne çıkartmıştır. |
|
|
Anahtar Kelimeler: Ekolojizm, Çevrecilik, Radikal Ekolojizm |
|
|
Abstract The second half of the twentieth century, along with the advanced industrialization moves and the search for the evolving rights, raise new problems. The environmental problems that have arisen together with the advanced industry moves have created the ecology that will be the subject of modern political ideologies and writings that developed in this period and beyond. Ecology, which forms the basis of a search for a new right, has built its own differences and identities in time. On the basis of this structure, an eco-centric Radical Ecology, which sets out a new Macro-intellectual structure, has been revealed. |
|
|
Keywords: Ecology, Environmentalism, Radical Ecology |
|
GİRİŞ
Günümüz dünyasında siyasal ideolojiler literatüründe yeni gelişmeler yaşanmakta olduğunu görmekteyiz. 20. Yüzyılın dünyamız açısından bir hayli uzun geçmesi3 sonucunda, söz konusu yüzyılın ikinci yarısından itibaren siyasal ve sosyal anlamda artış gösteren hak arayışları; “Yeni İdeoloji” lerin oluşumunda ana etmendir. Bu ideolojilerin ana mimarı, söz konusu dönemdeki “post-endüstriyel toplumun” inşası, “toplumsal hareketlerin doğuşu”, “değişen dünya düzeni”, “küreselleşmenin ve kozmopolit duyarlılıkların yükselişi” olarakörneklendirebiliriz. (Heywood,2018, s.39)
Okumakta olduğumuz bu yazında bu ‘yeni’ dünyanın ‘yeni’ ideolojilerinden birisi olan Ekolojizm’i analiz edeceğiz. Bu analiz çerçevesinde söz konusu ideolojinin ne olduğundan, içerisindeki kimliksel ayrımlarını ve temel oluşumundaki felsefi ve düşünsel yapısındaki ana etmenlere değineceğiz.
Ekolojizm İdeolojisi
Bu soru temelinde ekolojizm kökeni bağlamında Yunanca olmakla beraber dilimize Fransızca olan ‘écologisme’ kelimesinde gelmektedir. Türk Dil Kurumu’nun ekolojizm sözcüğüne karşılık, “Olgulara bütünsel olarak ve doğa merkezli bakış açısıyla yaklaşan bir düşünce akımı” çıktısı yer almaktadır. ([TDK]) Bu kelimenin kökeni olan ‘Ekoloji’ kelimesi ise Heywood’un kitabında değindiği üzere, “bitkilerle hayvanların varlıklarını canlı ve canlı olmayan unsurların birleşiminden oluşan, kendi kendini düzenleyen doğal sistemlerle –ekosistemlerle- sürdürdüklerinin giderek artan bir biçimde fark edilmesiyle ortaya çıkan ayrı bir biyoloji kolu” olarak değinmektedir ( 2018, s.289)
1960’lar sonrası yaşanan çevre ve kaynak sorunları temelinde tartışmalar, “1973 petrol krizi sonrası bu farkındalığın ciddi şekilde güçlen(…)”mesi sonrasında ekolojizm ya da çevrecilik düşüncesi popülerlik kazanmıştır. Bu popülerlik kazanan çevreci düşünce “1980’lerde itibaren yeşil partiler çevre sorunlarının siyasi gündemin en başında tutulmalarını sağlamışlardır.”(Heywood,2014, s.456) Böylelikle Ekolojik ve doğa-merkezci (ekosentrik) siyasi argümanların popülerlik kazanmasının yolu açılmış, Ana akım siyasi tartışmalar bağlamında gündem konusu olmuştur.
Popüler tartışmaların yansıra bir siyasi ideoloji olarak incelediğimizde çevrecilik hareketini Andrew Heywood şöyle ifade etmektedir:
|
“Ekolojizm, doğanın insanların ve insan olmayanların dünyası yanında cansız dünyayı da kapsayan, iç bağlantıları tamamlanmış bir bütün olduğu inancı üzerine kuruludur. Bu da ekolojistleri, alışılmış siyasi ideolojilerin insan merkezli (anthropocentric) düşünüş tarzını, başka şeylerin yanı sıra ekonomi, ahlak ve toplumsal örgütlenme hakkında yeni düşünceler geliştirmelerine imkan veren bir biçimde (mutlaka reddetmek anlamına gelmese de) sorgulamaya itmiştir.”(2018;289) |
|
Çevrecilik, diğer ideolojilere nazaran insan olamayanları da kapsayan bir siyasi argümanlar içerir. Diğer bağlamda ise kapsamı geniş olan ekolojizm geleneksel ideolojilerden de yaralanarak insan-doğa ilişkisini birçok perspektiften analiz etme imkanı oluşmuştur. Genel olarak ise içerisindeki barındırdığı gelenek dahilinde çevrecilik iki temel ayrıma gitmiştir. Bu ayrımın temel nedeni, gelenek içerisindeki farklı kimliksel değerlerin ve yoğunlukların oluşumunda saklıdır.
Bu ayrımlar iki temelde yapılmaktadır. Bu yazımızda baz alıdığımız tema gereği ilki ‘Düşünsel Farkılılıklar’ temelinde olan Sosyal Ekolojimdir; İkincisi ‘Düşünsel Yoğunluk’ temelinde olan Sığ Ekolojizm4 ve Derin (Radikal) Ekolojizm’dir.
Düşünsel Farklılıklar Temelinde: Sosyal Ekolojizm5 6
Ekolojizm ideolojisi temelinde daha halka mal edilmiş bir yapısına değinen Murray Bookchin, “ekolojik ilkelerin toplumsal örgütlenmeye uygulanabileceğini ve uygulanması gerektiğini” savunmaktadır.(Heywood,2018, s.308) Daha öncesinde iki temel kategoriye ayırdığımız ekolojizm kıstası ‘Düşünsel yoğunlu’ iken, Şuan ki konu edindiğimiz sosyal ekolojizm ‘de ise ‘düşünsel farklılık’ olarak niteleyebiliriz. Söz konusu bölüm hakkında John Clark makale7sinde “Ekoloji, bizi, bir topluluğun üyeleri olarak, bütün bir gezegeni düşünmeye davet etmekte”8 olarak -ne denli kapsayıcı- olduğunu dile getirmektedir.(theanarchistlibrary, 2010) Her çevresel olay ve olgunun ister istemez toplumsal bir etkisi olmasında yola çıkmaktadır. Sosyal çevrecilik bu bağlamda 3 ana başlıkta incelenmektedir:
|
“Eko-sosyalizm (çevreci-sosyalizm), Kapitalizmin çevre karşıtlığı bağlamında eleştirisini yapmaktadır. Eko-anarşizm (çevreci-anarşizm), hiyerarşi ve otoriteyi çevre açısından eleştirmektedir. Eko-feminizm (çevreci-feminizm), ataerkil yapıyı çevre açısından eleştirmektedir.”(Andrew,2014, s.463) |
|
Üç farklı kıstasa ayrılan Sosyal Ekolojizm, içerisinde barındırdıkları ana temalerı konu edinmek gerekirse Andrew Heywood’un hazırlamış olduğu tablodan yararlanabiliriz.
|
|
|
Tablo 1.0: Sosyal Ekolojizm Türleri
Düşünsel Yoğunluk Temelinde: Sığ ve Derin Ekolojizm
“Sığ, modenist veya humanist yaklaşım, ekolojinin derslerini kabul etmekte ama bunları, esas olarak insan ihtiyaçlarının ve hedeflerinin geliştirilmesi için kullanılmaktadır.”(Heywood, 2018, s.293)
“derin veya radikal yaklaşım, insan türünün bir biçimde diğer herhangi bir tür veya hatta doğanın kendisi karşısında üstün veya daha önemli olduğuna dair her türlü inanç kalıntısını tümüyle reddeden bir tür ‘güçlü’ ekolojizmi ortaya atmaktadır.” (Heywood, 2018, s.294)
Buradaki ayrımın grupsal olarak kimlik oluşumundaki farkların temelinde, hafif (sığ) ekolojistlerin insan merkezci (anthropocentrism) yapılarının hafifletirken; Derin (radikal) ekolojistlerin bu insan merkezci yapısını tamamen ortadan kaldırarak düşünce yapısını tamamen doğa merkezci (ecocentrism) bir yapı ile örüldüğünü görmekteyiz.
Bu kimliksel farklılaşmanın diğer bir bakış açısını Selim kılıç ve Nafiz Tok’un Çevrecilikte Yeni Bir Kimlik: Ekolojizm9 makalesinde konu edinmiştir. Şöyle ki, “Çevreci10 grupların çevre koruma çabalarında herhangi bir siyasal ve felsefi bir özellik bulunmazken, ekoloji haraketlinde tepki liberalizm ve sosyalizm de olduğu gibi olaylara ve sorunlara yaklaşımında felsefi bir derinlik görülmektedir.”(2013, s.25-26)
Sığ Ekolojistler, günümüz dünyasında hakim değerleri ortadan kaldırmadan ılımlı bir ekoloji temelli; Gerek hakim değerlerin kaybedilmemesi, gerekse günümüz sanayi inkılaplarının çevreye verdiği zararların görmezden gelinmemesini dile getirmektedir.11 Bu bağlamda temel olarak beslendiği geleneksel ideolojilerden muhafazakarlık ve liberalizmdir. Liberalizm, ekolojiyi temel anlamda sanayileşme ile birlikte bir fayda/faydalanma aracı olarak görmektedir; Bundan dolayı radikal ekolojistlerin sert söylemli eleştirilerine maruz kalmaktadır. Diğer taraftan ise muhafazakarlık, piyasa mekanizmasının ekoloji ile daha duyarlı davranışlar geliştirmiştir. Bu vesile ile yeşil kapitalizm fikri ile sürdürülebilir piyasa ürünleri önerileri mevcuttur
Derin Ekolojistler ve onları radikal yapan unsur ise genel siyasal ideolojiler temelinden oluşmaktadır. Temel Eleştiri, Bireylerin ve oluşan toplulukların, İnsanlığın temelinden beri oluşturdukları düşünsel yapıların merkezine, insan fayda12 ve çıkarlarını koymalarından kaynakladığını dile getirirler.13
Bu konu dahilinde Profesör İbrahim Özdemir’in çevre sorunlarının antroposentrik karakteri başlıklı tezinde şöyle değinmektedir:
|
“İnsanı kainatın efendisi olarak gören antroposentrik anlayışa işler yolunda gittiği sürece ciddi bir eleştirinin gelmediği görülmektedir. Ancak, çevre sorunlarının ortaya çıkması, insanın kendisinin ve sahip olduğu toplumsal değerlerin tüm eko-sistemi tehdit eden boyutunu gündeme getirdi. Bu bağlamda, çevre ahlakı, çevre hukuku, uluslararası çevre hukuku, gelecek nesillerin durumu vb. söylemler ortaya çıkmaya başladı. Böylece sadece antropocentrizm değil, onun şekillendirdiği tüm kavramlar ve bunların somutlaşmış şekli olan yapılanmalar, yani bilim, teknoloji, ilerleme, refah toplumu yeni baştan sorgulanmaya ve eleştirilmeye başlandı.” (1998, s.74) |
|
Sayın Özdemir’in bağlamından yola çıkarak yirminci yüzyılda yaşanan savaşlar ve savaşların doğurduğu güç ihtiyacı; Ulusların endüstri oluşumlarını dopingli bir şekilde etkisiyle gereğinden fazla gelişim sağlayan endüstri yataklarının küresele anlamda ortaya çıkamaya başlamasıyla birlikte gündem konusu olmasında bağlantı kurabiliriz.
Başka bir açıdan ise Sayın Özdemir’in aynı makalesindeki, Lynn White 1968’de yayınladığı Çevre Krizinin Tarihi Kökenleri14 adlı tezinin derlemesi ile analiz etmek gerekirse şöyle der ki:
|
“Çevre krizinin temelinde insan-merkezli (antropocentric) Yahudi-Hıristiyan dini geleneği yatmaktadır. White’a göre sorunun bilimsel ve teknolojik temelleri olmakla beraber, geniş bir perspektiften bakıldığında batı medeniyetinin, biliminin ve teknolojisinin temel varsayımlarının, en azından konumuz açısından çok önemli olan “doğaya hükmetme” varsayımının kaynağı bu dini gelenekti.”(1998, s.69) |
|
Bir üst paragrafta dile getirdiğimiz varsayımı Sayın Özdemir’in ve Lynn White’ın temel teziyle örtüştüğünü görmekteyiz. Farklı bir bakış açısından oluşuma baktığımız zaman, batı modernleşmesiyle birlikte gelişen modern bilim anlayışı “incelediği her şeyi ayrı parçalara indirgemekte ve her bir parçanın diğer parçalarla ve nihayetinde de bütünüyle olan ilişkisi içinde bir anlam taşıdığını ileri sürmektedir.”15 (Heywood, 2018, s.296) Buna karşılık ise Jan Smuts’un icat ettiği holizm terimidir. Holizm kendi değimi ile “Doğal dünyanın, tekil parçalardan yola çıkarak değil de ancak bir bütün olarak anlaşılabileceğini” ifade etmek amacıyla kullanılmıştır.(Heywood, 2018, s.296)
Derin ekoloji’nin tutarsızlığı, içerisinde barındırdığı çelişkileri bağlamında eleştirileri; Hümanist görüş ve Sosyal Ekoloji bağlamında Murray Bookchin yer almaktadır. Hümanist görüş olarak “çevre ahlakı insan-merkezci olmamazlık edemez çünkü ahlak bir insani yapıdır: ‘iyi’ ve ‘kötü’ ancak insanlara ve onların yaşama koşullarına uygulandığı takdirde anlamlı” olduğunu vurgulamıştır.(Heywood, 2018, s.316) Bookchin ise “derin ekoloji sadece toplumsal olarak muhafazakar olmakla yetinmemekte ama, akıcı düşünceye sırtını dönmesi ve mistisizmi bağrına basması ile, ‘kaba Californialı spiritüalizmi’ veya ‘Eko-la-la’ dediği şeye teslim olmakla da suç işlemekte” olduğunu dile getirmiştir.(Heywood, 2018, s.316) Bu eleştirilerin temel ve mantıksal dayanakları gerekli düzenlilik sağlaması bakımından önem taşımaktadır.
Sonuç16
Temel anlamda incelemiş olduğumuz ekolojizm (daha Türkçeleşmişi olan çevrecilik) siyasal ideolojisi, 20. Yüzyılda üst düzey kirlilik tahribatı yaratan sanayileşme hareketlerine tepki olarak gün yüzüne çıkmış olsa da; Felsefi ve düşünsel gelişim olarak oluşturulan genel ve evrensel siyasaların temelinde bulunan insan merkezciliği eleştiren bir yapıdır. Bu yapı gelişimi ile birçok çeşitliliğe gitmesiyle gündelik siyasal argümanların çok farklı açılardan incelenmesine ve sorgulanmasına sebebiyet vermiştir. Bir başka açıdan ise geleneksel siyasal ideolojilerin hepsiyle bir ortak argüman geliştirebilmiş ve bu olguyla gelişmiş bir düşünsel alt yapısı oluşmuştur. Bu denli her düşünsel yapıya bir yargı geliştirebilen ekolojizm ideolojisi, bu kaynağını söz konusu olan argümanlarının sadece insanlık için değil tüm evreni ilgilendirdiğinden mütevellit oluşmuştur.
Kaynakça
HEYWOOD, A. (2018). Siyasal İdeolojiler. Levent Köker (Çev.) Ankara: BB101
HEYWOOD, A. (2014). Küresel Siyaset. Nasuh Uslu ve Haluk Özdemir (Çev.) Ankara: Liberte
KILIÇ, S. KOÇ, N. (2013). “Çevrecilikte Yeni Bir Kimlik: Ekolojizm”, Akademik İncelemeler Dergisi, 2(8).
Özdemir, İ. (1998). “Çevre Sorunlarının Antroposentrik (İnsan-Merkezli) Karakteri”, Felsefe Dünyası Dergisi, 7 Seri: Yaz.
Türk Dil Kurumu. Güncel Türkçe Sözlük, (E.T: 16.05.2019).
The Anarchist Library, (2010). A Social Ecology (E.T: 14.05.2019)
Tablolar
Tablo 1.0: Sosyal Ekolojizm Türleri, Andrew Heywood’un Siyasal İdeolojiler, 11.Baskı, Şubat 2018, Ankara:BB101 S.311 ‘de bulunan Şekil 9.2’den yararlanılarak yapılmış bir tablodur.
Notes
- [←1]
-
Bu araştırma yazısı Siyasal İdeolojiler dersi dahilinde Konu içeriğindeki müfredat okumaları ve akademik yazın pratiği gelişimi amaçlı verilen ödev çalışması gereği hazırlanmıştır.
- [←3]
-
İki dünya savaşının aynı yüzyılda yapılması vesilesiyle dile getirilmiştir.
- [←4]
-
Burada Heywood Siyasal İdeolojiler kitabında Sığ ve hafif ekoloji tanımıyla almış iken, Küresel Siyaset kitabında Reformcu ekoloji tanımıyla yer etmektedir.
- [←5]
-
Bu kimliksel tanımlamayı farklı bir parametrede konu edindiğim nedeni ile ayrı bir başlık altında inceleme gereği duydum. Bu bağlamdaki ayrımı oluşturan şahsı muhterem, Birleşik Devletler doğumlu anarşist, çevreci düşünür Murray Bookchin’dir.
- [←6]
-
Sosyal ekolojizm, Andrew Heywood’un Siyasal İdeolojiler kitabında, Ekolojizm bölümünde, doğa ve siyaset alt başlığında Modernist,sosyal ve derin ekolojizm başlıklarından biri olarak işlenirken; Aynı yazarın Küresel Siyaset kitabında, Küresel Çevre Sorunları Bölümünde, Çevreci Siyaset: Reformcu ekoloji ve Radikal ekolojin alt başlığında Radikal ekoloji içerisinde yer almaktadır.
- [←7]
-
Söz konusu makale Clark, J. (1997). Political Ecology. M. Zimmerman (Ed.), Environmental Philosophy içinde. Second Edition, Prentice Hall: Pearson. kitabında yer almaktadır. Söz konusu alıntı ise theanarchistlibrary.org sayfasından yapılmıştır.
- [←8]
-
Tümcenin İngilizce aslından çeviridir. Orijinal Metin: “Ecology this calls upon us to begin to think of the entire planet as a kind of community of which we are members.”dir.
- [←9]
-
Bu çalışma ekolojik kimliğin ortaya çıkış sürecini, bunda etkili olan unsurları ve kendisini diğer çevreci yaklaşımlardan nasıl farklılaştırdığını ortaya koymak suretiyle ekolojik kimliğin doğasını açıklamayı amaçlıyor.
- [←10]
-
Bu makalede çevreciliği ve sonrasında oluşan yeni kimlik olan ekolojizm’i öncül ya da ardıl temelinde analiz ettiği için, buradaki “Çevreci” alıntısını -sığ çevreci- olarak; “Ekoloji” alıntısını -radikal çevreci- olarak aktarmış bulunmaktayım.
- [←11]
-
Bunu Andrew Heywood Küresel Siyaset kitabında sayfa 462’de, çevre vergilerinin konulması olarak örneklendirmektedir.
- [←12]
-
John Stuart Mill’in Faydacılık temelinde gelişen endüstrileşme ve piyasalaşmaya eleştirisel olarak yer alır.
- [←13]
-
Bu cümlesel söylem, Andrew Heywood’un Siyasal İdeolojiler (2018) kitabında John Lock’un “Doğanın efendileri ve sahipleri” (S.291) esinlenerek inşa edilmiştir.
- [←14]
-
Yazarın göstermiş olduğu kaynak şöyledir: Lynn White, “The Historical Roots ofJa Our Ecological Crisis”, Man and The Environment, (eds.) Wes Jackson and Kansas Wesleyan, (Dubuque, Iowa: WM. C. Brown Company Publishers, 1971),s. 27
- [←15]
-
Buradaki alıntı Jan Smuts’un holizm kavramını açıklarken yaptığı bir açıklama bağlamında Andrew Heywood’un Siyasal İdeolojiler (2018) kitabında ekoloji bölümünden alıntılanmıştır.
- [←16]
-
Söz konusu çalışma: Kaynak doküman okuma süresi 10 gün sürmüştür. Metin haline getirilmesi Microsoft® Office Word programı ile yapılmıştır. Program dahilinde Toplam düzenleme süresi istatistiğinden alıntılanarak: 850 Dakika (14,17 Saat) dır. Toplam kullanılan sözcük sayısı dipnotlar dahilinde 2019 kelimedir.